Ateizm Derneği’nden Yapıcı Bir Özeleştiri

Ateizm Derneği’nden Yapıcı Bir Özeleştiri

01/10/2016

Sıcak bir Ankara akşamında, güzel dostlukların inşa edildiği bir ortamda, Ateist Dergi editörlerinden Ateizm Derneği’ne ayrılacak bir köşe sözü aldım. Hazır bu fırsatı bulmuşken, son zamanlarda derneğe gelen bazı tepkiler üzerine bir cevap verme gereği hissediyor ve diğer ateist arkadaşlara da biraz serzenişte bulunayım diye düşünüyorum. Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya çalışıyor olsak bile, ateistlere de söylemek istediklerim var; eylemlerle anlatamadıklarım mesela...

Türkiye’de bazı şeyleri standardize etmek gibi, takıntı haline gelmiş bir rahatsızlık var insanlarda. İdeolojik ya da fiziksel farklılıklar hiç fark etmeksizin kendinizi tanımlamanız üzerine, neredeyse istisnasız olarak herkes sizi bir kalıba uydurarak hemen bir kategoriye sokuverir.  Üstelik bu durum toplumun her kademesinde aynı. Belki bireysel eğitim seviyesine göre spektrum genişliyor, o kadar.

Bu kategoriler içinde bir grup var ki, dillere destan: Türkiye’de yaşayan ateistlerden bahsediyorum; ayrıca tüm inançsızlık çeşitleri de bu genellemeye dahil.

Türkiye’de ateistlere şöyle bir dışarıdan baktığınızda ilk dikkatinizi çeken şey, bu insanların sürekli konuştuğudur. Hem de sürekli... Her türlü felsefi, bilimsel, politik, ideolojik vb konu hakkında konuşabilirler. Sonra bu insanların boş konuşmadığı, cahil de olmadığı fark edilir; kullandıkları her önermenin altını doldurmaya özen gösterirler. Genelde sağlam araştırma yapmışlardır; düşünceleri ne olursa olsun…

Herkesin ilgi duyduğu konu hakkında belli bir düşüncesi vardır elbette, bu yüzden ateistler de tıpkı diğer fikir sahibi insanlar gibi, bu konuları kendi aralarında da sürekli konuşur. Ama dışarıdan bakan bir gözle incelemeye devam edersek, bir süre sonra bu insanların dolu dolu konuşmaları da pek bir şey ifade etmemeye başlar. Bu ifadesizlik, kesinlikle konunun önemsizliğinden kaynaklı değildir. Altını çizerek söylemek gerekir ki, konular hakkında çözüme giden yolda ne kadar sorumluluk üstlenildiği, serzenişimin çıkış noktası. Çünkü bu ilkede yaşayan bir ateist olarak diyebilirim ki, malesef inançsızların ezici çoğunluğu yalnızca konuşmakla yetiniyor.

Bireysel aktivistliğe veda edip, kurumsal aktivistliğe soyunduğum zaman daha rahat görebildiğim bir durum bu. Bir sivil toplum kuruluşu haline geldiğinizde, güç ve destek adına sürekli üye kazanmak zorundasınızdır; çünkü Türkiye’deki dernekçilik anlayışında “Üye Sayısı = Güç + Söz Hakkı” gibi bir denklem söz konusudur. Yeterli üye sayınız yoksa, bu ülkedeki otoriteler sizi dikkate almaz. Ancak kendi haklarını savunmak adına örgütlü çalışma yapmak isteyen bir kuruma destek olacak insan sayısı da bir hayli azdır. Destekçilerin sayısı düşük olmasına düşüktür, ama maalesef en büyük köstek de yine bu insanlardan gelir. Çünkü birçok konuda tutarlı ve altı dolu fikirlere sahip olan bu insanlar gerçek hayatta ateist kimliklerini genellikle gizlemek zorunda kalır; ve bundan kaynaklanan bir konuşma ve kendini anlatma açlığı çeker; ama bu açlık bazen ayarsız eleştirilerin ve boş konuşmaların da önünü açarak volkanik bir etki yapar ve konuşmaktan fazlasını yapmaya çalışan gönüllüleri bezdirir.

Kendi siyasi ideolojileri doğrultusunda olmadığı sürece onların hakları için savaşmaya çalışan örgütlü bir kurumu bile değersiz gören kimseler, elbette bu bakış açısıyla “siyasi partiler-üstü bir siyaseti” de anlayamaz. Bu ince ayrımın farkında olmayanlar, hukuksuzluklar ülkesinde hayatta kalmaya çalışan ve ülkede azınlık olan bir kesimin haklarını savunması bakımından işi zaten yeterince zor olan kurumsal bir yapıyı, çoğu zaman aktivist sosyal medya hesaplarıyla aynı kefeye koyar, haksızca eleştirir ve değersizleştirir.

Hal böyle olunca, iş “Ateizm Derneği neden şu konuda bir açıklama yapmadı?” gibi bir sorudan, “Ateizm Derneği neden bu konuda bir şey yapmıyor?” ya da “Ateizm Derneği hiçbir şey yapmıyor!” demeye kadar varabiliyor. Ortada yapıcı bir eleştiri de bulunmadığı için bunun en yıkıcı sonucu, bu insanların yine sadece konuşmakla kalmış olması; ve hatta belki daha da kötüsü, dernek gönüllülerinin de motivasyonunun zarar görüyor olmasıdır.

Ateizm Derneği’nin hiç olmadığı kadar gönüllü ve destekçiye ihtiyacı var. “Bu böyle olmamalı” diyenlere değil; “Bu böyle olursa daha iyi olmaz mı?” diyerek çözüm üretenlere ihtiyacı var. En önemlisi de örgütlü direniş ve hak arayışının farkında olan bireylere ihtiyacı var.

Herhangi bir konu hakkında tartışmak ve yorum yapmak için yeterince bilgi sahibi olmalı insan; ben böyle düşünüyorum. Ancak her kurum gibi Ateizm Derneği de yürütme kurulunu, olması gerektiği gibi gizlilik içinde devam ettiriyor. Derneğe üye dahi olmayıp, bazı ayrıntıları ve süreçleri bilmeden yorum yapan kişilerin, anlamsız bulduğum şeffaflık taleplerini de yerinde bulmuyorum. Üstelik, bu kişilerin din felsefesi ve inanç sistemleri hakkında bu kadar bilgi sahibi olup, bu olgular yüzünden kısıtlanan yaşamlarına istinaden hala nasıl bu denli ayrıştırıcı olabildiklerini de anlamakta zorlanıyorum. O kadar eleştirdiğimiz inançlıların, bence olumlu bir özellikleri var: Örgütlenebilmek.

Birbirlerini farklı şekillerde ibadet ediyorlar diye öldürebilen bu insanlar, dışarıdan gelen en küçük bir etkide dahi tek vücut olup bu sorunu bertaraf edebiliyor. Dini sistemler hakkında bolca bilgi sahibi olan ateistlerde bu yetenek neden yok, neden uygulanamıyor, bu benim için bir merak konusu. Böyle bir ideoloji kaosunda kendi düşünce sisteminin en doğru olduğunu iddia edenler, bu yolla ego tatmini sağlamaya çalışanlar bu serzenişin baş aktörleri olabilir.

Ateizm Derneği çalışmaya devam ediyor; ama geçmişe göre önemli bir farkla: Yazı boyunca yaptığım serzenişlerimden de anlayacağınız üzere, bu ülkede ne düzgün bir şekilde bağış toplanabiliyor, ne de yapılmaya çalışılan işler olması gerektiği gibi ilerliyor. Bu yüzden, Ateizm Derneği yurt dışı bağlantılarını hiç olmadığı kadar genişleterek, global destekler ve hak arayışları üzerine yoğunlaşmış durumda. Bu, kendi ülkemizde bir şey yapmıyoruz anlamına gelmesin; bu global eylemlerin yansımaları Türkiyeli ateistleri etkileyecek. Bir süredir yapılamayan akademik etkinliklere istinaden gelen haklı eleştiriler de mevcut. Bazı aksaklıklar bu akademik etkinlikleri geciktirdi, ama çok yakında hayata geçmiş olacaklar.

Kısacası Ateizm Derneği’nin hiç olmadığı kadar gönüllü ve destekçiye ihtiyacı var. “Bu böyle olmamalı” diyenlere değil; “Bu böyle olursa daha iyi olmaz mı?” diyerek çözüm üretenlere ihtiyacı var. En önemlisi de, örgütlü direniş ve hak arayışının farkında olan bireylere ihtiyacı var.

Ateizm Derneği web sitesi (üyelik ve diğer sorularınız için): http://ateizmdernegi.org/