Aydınlanma Düşüncesi Üzerine / 2. Bölüm

Aydınlanma Düşüncesi Üzerine / 2. Bölüm

01/09/2016

"Dimidium facti qui coepit habet: Sapere aude"
"Kendi aklınla düşünmeye cesaret et"

Horatius

Fransız Aydınlanması, içinde yaşandığı zamanın tüm kamusal kaygıları etrafında, politik bir içerikle, dönemin düşünürleri tarafından, yeni bir toplum yaratmak için ortaya çıkmıştı.

Yukarıdaki giriş cümlesinde yer alan savımızın prototipi Voltaire'dir. Toplumun kurtuluşu için örgütlü teist dinlere savaş açmıştı ve Leibniz gibi teist düşünürlerle, Candide eserinde yaptığı  gibi, edebi bir üslupla alay ediyordu. Yazılarında vahiy inancına karşıt olarak, aklı öne koyduğunu söylüyordu ve toplumsal bir tahakküm aracına dönüşme imkanı düşük olduğu için kurtuluşu Deizm'de görüyordu. Ayrıca Voltaire, Locke ile tam bir uyum içinde, özgürlüğü insanın istediğini yapma becerisi olarak görüp, irade özgürlüğünü reddediyordu. Çünkü düşünce ve irade soyutlamalardır ve gerçek öz değillerdir. Gerçek, yalnız ve yalnız düşünen ve isteyen insandır, akılcı psikolojinin yerine, psikolojik deneycilik (empriomus) geçmektedir. (Oskar, 2010: 75) (Newton da Deizm'in Ateizm'e ve teist dinlere karşı hamlesinde Voltaire'in müttefikiydi.) Dönemin felsefi tartışmalarında iki ana kutup vardı. Fransız düşünürlerinin en önemlilerinden biri olan Condillac, bu kutuplaşmada Descartes, Malebranche, Spinoza ve Leibniz'in "a priori muhakeme ile  genel ilkeler üzerine kurdukları metafiziksel yapılarla", Locke ve Newton'un "gözlem ve deneye, deney verilerini biriktirmeye ve test etmeye dayanan ve soyut kavramları sadece sınıflandırma amacıyla kullanan" felsefelerini karşılaştırmakta ve ikincisini tercih ediyordu.Olgular, olgularla açıklanmalıydı. (Aydınlanmanın itici güçlerinden biri olarak Naturalizm!) Bu dönemdeki tartışmalar etrafında, her ne kadar duyumculuk metodolojik, materyalizm ise ontolojik bir pencereden aynı kapı olan Naturalizm’e çıksalar da; bu aynı "şey" oldukları anlamına gelmiyor; bunu daha sonra modern felsefe göstermiştir. Helvetius da, Condillac'ın epistemolojik ve felsefi kazanımlarını daha katı bir şekilde savunmaya devam ederek, tüm ruhsal olayların duyumsal algılarla açıklanabileceğini iddia etti ve felsefenin bilime bağlanması gerektiğini savundu. O, etiğin deneysel fiziğin kurulduğu gibi kurulması gerektiğini ve kamusal yararın tüm ahlaki değerlerin temelini oluşturduğunu ileri sürüyordu.

Aydınlanma eğitim ve bilimin kurumsallaşmasına neden oldu; Fransız Akademisi 1635

Bir önceki yazımızda, halkı eğitmek ve aydınlatmak amacındaki Ansiklopedistler'den söz etmiştik. Bu konuda her ne kadar bir dönem beraber dava arkadaşlığı yapmış olsalar da, Rousseau'nun tersine O; halkın eğitim yeteneğinden şüphe duyar, kültür ve aydınlanmayı, herkesin yararına sunulamayacak bir şey olarak görür.
Bu dönemde, Fransız aydınlanmasının filozof tipine en uygun örneklerden biriyse Diderot'tu. O da örgütlü tüm dinlere savaş açmıştır ve tabii bir din önerir; bu tabii (doğal) din, örgütlü teist din gibi akıl ile çelişmediği için seçilmeye değerdir Diderot için. Naturalist eğilimlerin açıkça görüldüğü ortadadır. Bunun yanı sıra, Diderot çok açık bir ilkeden söz eder: "En yüksek ilke, akıl ilkesidir" der. Bu ilkeyi dönemin bir diğer Fransız düşünürü olan D'Alembert'te de görürüz; "Felsefe, dünyanın çeşitli nesneleri üzerine aklın kullanılışıdır" (Oskar, 2010: 90). (Le Mettrie de aklın otoritesine kayıtsız baş eğilmesini öğütlüyordu.) Akla yüklenen bu anlam ve misyon, kendini gerçekleştirmek için konusu ve metodunu sahiplenmeliydi, ama bu konuda metot, dönemin bir çok düşünürü tarafından dinlerin hamleleri ile sınırlandırılmış olarak duyumsanıyordu. İşte bu nedenden dolayı, bir çok düşünür için örgütlü dinler toplumun odağı olmaktan uzaklaştırılmalıydı. Örnek vermek gerekirse; İslam'daki fıtrat inancı gibi Hristiyanlıkta da bazı doğuştan gelme eğilim ve fikirler olumlanıyordu; oysa yeni bir toplum ve insan hedefleyen düşünürlerimiz için bu kabul edilemezdi. d'Alembert, Locke (evet Hristiyan Tanrı’sına inanan Locke!) ve Condillac'la birlikte doğuştan gelme fikirler olumsuzlanıyor ve "duyumculuk" etkin bir felsefi yöntem olarak egemen hale geliyordu. Bu yüzden eğitim, oldukça önemli ve değerlidir; bireylerin doğuştan edindikleri eşitsizlikleri ortadan kaldırmak için bir araç, yeni bir toplum yaratmak için tek yöntem ve ilerlemenin teminatıdır.  

SPOT 2: Eğitim, oldukça önemli ve değerlidir; bireylerin doğuştan edindikleri eşitsizlikleri ortadan kaldırmak için bir araç, yeni bir toplum yaratmak için tek yöntem ve ilerlemenin teminatıdır.
Fransız Aydınlanması'nda çok baskın olan bir diğer yön ise "İlerleme Fikri"ydi. Daha sonraki dönemde, bu Kant üzerinden Alman felsefesine ihraç edilecek; modern dönemdeyse Blumenberg ile güncelliğini koruyacaktı. Yeni olana doğru yönelirken, bu yeninin nereye doğru evrileceği, başlı başına bir araştırma alanıydı. Fransız İlerleme Fikri'nin kurucusu olarak sayabileceğimiz Turgot, tekil bir insan türünün kazanım ve deneyimlerini tarihsel bir çerçevede şöyle sıralıyordu:

  • Avcılık Dönemi
  • Tarım Dönemi
  • Ticari ve Kentsel Dönem

Turgot'a göre; bu üç döneme uygun ifade araçları ise; dil, matematik ve resim sanatıydı. İlerleme fikrine bir diğer katkıysa, Condercet tarafından yapılmaktadır; O ilerlemenin kendisini, hürriyet gibi bir ölçüte dayandırmakta ve seküler bir karakter kazanmasına vurgu yapmaktaydı. Condorcet, insan türünün reşit olma çağına girdiğini söyler, ki bu söylemi, Pascal'ın insan türünü sürekli büyüyen tekil bir birey olarak düşünmesiyle paraleldir. Onun 10 aşamalı ilerleme fikri şöyledir:

  • Menfaat birliği ve korunma güdüsüyle bir araya gelen avcılığın olduğu ilk dönem,
  • Avcılıktan tarıma geçilen ve böylece zihni faaliyetlere daha çok vakit ayrılan, köleliğin olduğu ikinci dönem(Fransız devrimci Lafargue'de köleliği tarımsal devrime bağlar),
  • Tabiatın gözlemlendiği, eğitimin kurumsallaştığı ve alfabenin ortaya çıktığı üçüncü dönem,
  • Dilin belli bir düşünsel uğraşıyı inşa etmek için örgütlenebildiği ve bilimin, felsefe çatısı altında toplandığı dördüncü dönem,
  • Bilimlerin felsefeden bağımsızlaşarak kendi aralarında ayrıştığı ve çöküşün başladığı beşinci dönem
  • Çöküş ile insanların karanlığa ve baskıya sürüklendiği, bilgi ışıklarının söndüğü altıncı dönem,
  • Bilimlerin canlandığı, teknolojik gelişmeler ve matbaanın ortaya çıktığı yedinci dönem,
  • Matbaanın icadı ile bilginin hızla yayıldığı, bilim ve sanatlarda özerkleşme ile ahlakın dinden bağımsızlık kazandığı sekizinci dönem,
  • Bilimlerin kurumsallaştığı, Descartes'ten başlayıp Fransız Cumhuriyeti'nin kurulmasına kadar olan dokuzuncu dönem,
  • Ve aklın ilerlemesi ile gelecek olan dönemimiz!

Fransız Aydınlanmacılar’a göre; ilerleme, bilginin artışı ile paralel olmalıydı; bugün ise bunun ne büyük bir yanılgı olduğu ortadadır. Her ne kadar, bazı çevreler bilgi arttıkça ve bilim ilerledikçe, olumsuzlukların azalacağını hala savunuyorsa da, tarih bunu olumlamıyor.

Bu paradigma, Batı merkezci ve ekonomi-politikten yoksun bir çerçevede olsa dahi, dönemi için oldukça yeni ve açıklayıcı bir bakış açısı sunuyordu. Fransız Aydınlanmacılar’a göre; ilerleme, bilginin artışı ile paralel olmalıydı; bugün ise bunun ne büyük bir yanılgı olduğu ortadadır. Her ne kadar; bazı çevreler, bilgi arttıkça ve bilim ilerledikçe, olumsuzlukların azalacağını hala savunuyorsa da, tarih bunu olumlamıyor. İşte tam bu noktada, Fransız Aydınlanması'nın en ilginç düşünürlerinden biri olan Rousseau devreye girer; ilerlemeciliğin, bilim ve medeniyetteki gelişmelerin, insanın özünde iyi olan yapısını bozduğunu iddia eder. Demin bahsettiğimiz eğitim konusunda ise; bu bozulan özün tekrar inşa edilmesinin eğitim ile mümkün olduğunu söyler. Ona göre, ilerledikçe iyi olan insan özü bozuluyor, ahlak çöküyor ve eşitsizlikler doğuyordu, ilerlemenin motor gücü yalın bir akıl olmamalıydı. Toplum ve devlet, bireyin otantisite (sahicilik) arayışının önünde bir engel ve benin kendi öz varlığı için yıkıcı bir özellik taşıyordu onun için.
Toplarsak, Fransız Aydınlanması, Locke'un felsefi ve epistemolojik argümanlarının, Voltaire ve Condorcet tarafından sahiplenilmesi ile vücut bulmuştur. (Çiğdem, 2015: 55) İlgilendikleri alanlar örgütlü din karşıtlığı ve sekülerizm, kamusal kaygılar ile eğitim konularıdır. Ayrıca ilerleme fikri ve pozitivizm eksenli bir içerik mevcuttur. Fransız Aydınlanması'nın düşünürleri; Condorcet, d'Alembert ve Turgot'un pozitivizmini kısaca özetleyerek bitirelim:

  • Kuramsal nokta: Metafiziğin ve duyuüstü bilginin reddi. Bilgi, mevcut olanın deneyimiyle sınırlıdır.
  • Teknik-uygulamalı nokta: Önemli olan doğa güçleri ve yasalarını (naturalizm) araştırmaktır. Ancak bu yolla doğaya egemen olunabilir.
  • Sosyo-ekonomik nokta: Doğaya egemenlik ile her şey toplumsal fayda ve refah ile değerlendirilir.

Tüm bu çerçevede, Fransız Aydınlanması için "Akıl" şöyle tanımlanabilir: "Akıl, bizim deneyimlerle elde ettiğimiz ve onları tahminlerde kullandığımız yetenektir ki; o tahminlerin de hedefi, zararlı olanlarını bizden uzak tutmak ve yararlı olanlarını yanımıza çekerek mutlu olmaktır." (Ewald, 2010: 152)

Not: Yazı serimizi önümüzdeki sayımızda İngiliz ve Alman Aydınlanması ile sonlandıracağız. Sevgilerle.

Kaynakça:

-Çiğdem, Ahmet (2015), Aydınlanma Düşüncesi, İletişim Yayıncılık, İstanbul.

-Ewald, Oskar (2010), Fransız Aydınlanması, Çev.Gürsel Aytaç, Doğu Batı Yayınevi Ankara.

-Outram, Dorinda (2007), Aydınlanma, Dost Kitabevi, Ankara.

-Weber, Alfred (2012), History of Philosophy, BiblioLife Reprodictipon Series.