Teizme Karşı En Güçlü Argüman Nereden Gelecek? - Size Sorduk Köşesi

Teizme Karşı En Güçlü Argüman Nereden Gelecek? - Size Sorduk Köşesi

01/12/2016

İsmail Çelik

“Teizme karşı en güçlü argüman, kanımca Kuantum Fiziği ve İstatistik Fiziği’nden gelecektir. Muhtemel evren, olasılıklar üzerine kuruludur ve her makro anlamdaki bir durum, olasılıklardan seçilmiş bir parçadır. Teizm argümanı, Tanrı'nın kesinlikle var olması deyişi, olasılıklar evreniyle tamamen çelişir durumdadır, dolayısıyla teizmin bu argümanı bile Kuantum Fiziği’yle tezat oluşturur, oysa Kuantum Fiziği bu evrende var olan -her şeyi olmasa da- çok şeyi açıklıyor dolayısıyla doğru bir teori. Şimdiye kadar aksi ispat edilmedi, bu olasılık yorumu, genellikle Alman fizikçi Max Born'a atıf yapılır ki, bu da doğrudur. Biraz fiziğe girmek gerekirse; Schrödinger dalga denklemini yazdığında, “psi”nin evrende herhangi bir şekilde tanımlı bir normalize koşulu olduğunu göremedi ve bunu psi ile telafi edeceğini düşündü, bu yanlıştı çünkü evren, bu psi'nin mutlak karesi alınarak ifade edilir ve bu durum olasılık bakımından oldukça başarılı bir sonuçtur.”

Onur Robin Çalışkan

“Yapay zekadan... Çünkü teizm insan ürünü. Buna objektif bir şekilde verilecek cevap, gerçek anlamda varolan yapay zekadan gelecektir. Gerçi “vicdan” da benim için yeterli. Ben kendi vicdanımla bir bebeğin tecavüz edilmesine katlanamazken, bir Tanrı düşüncesinin katlanması “kabul edilemez” geliyor.”

Teizme Karşı En Güçlü Argüman Nereden Gelecek?

Savaş Can Altun

“Astrofizik; çünkü sonsuzluğu her zaman teistlerin arkasına saklanabileceği yaratıcı kavramına neden olacak.”

Çağrı Mert Bakırcı

“Teizme karşı en güçlü argümanın Kuantum Fiziği’nden geleceğini ve halihazırda da gelmekte olduğunu düşünüyorum. Ancak bu argümanın gücünü, diğer bilimlerden gelen veriler sayesinde destekleniyor olmasından alacağını düşünüyorum. Nedeni basit: Evrenin oluşumundan bugüne kadar olan süreç, bilimin çeşitli basamakları tarafından adeta hiyerarşik ama yine de iç içe bir şekilde tutulmuş vaziyette: Kuantum Fiziği, Astrofizik, Fizik, Fizikokimya, Kimya, Biyokimya, Biyoloji ve Evrimsel Biyoloji şeklinde uzanan, varoluş basamaklarına göre kademeli bir şekilde sıralayabileceğimiz bilim dallarıyla tüm evreni açıklamaya çalışmaktayız (elbette bu hiyerarşide Jeoloji, Nörobilim, Ekoloji, vb. dallanmalar da söz konusu). Kuantum Fiziği evrenin en temel yapı taşlarının var oluş ve davranışlarını mikro bir ölçekte açıklarken; Evrimsel Biyoloji, biyolojik canlıların oluşumundan yola çıkarak, evren içerisindeki bildiğimiz en karmaşık yapıları makro bir ölçekte açıklamayı hedefliyor ve bunu başarıyor. Arada kalan diğer bilim dalları da, mikrodan makroya olan bu açıklama sürecinin diğer seviyelerdeki basamaklarını oluşturuyor. Dolayısıyla, teizmin günümüzde tutunabileceği tek dal olan "Evren'in başlangıcı" sorunsalı, Kuantum Fiziği liderliğinde gelen verilerle anlaşılacaktır. Beklenti, bu bulguların hiçbir yaratıcıya işaret etmeyecek oluşudur -ki muhtemelen olacak olan da budur. Ancak bu noktayı başarıyla açıkladıktan sonra, diğer bilim dallarından gelen veriler, bu temel üzerine inşa edilecek farkındalığı destekleyecektir. Zira örneğin evrimsel süreçte oluşmuş en makro, en karmaşık yapılı canlılar bile mikro ölçekte Kuantum Fiziği çerçevesinde tanımlayıp anlamlandırdığımız parçalardan oluşmaktadır. Dolayısıyla Kuantum Fiziği'nden gelecek bulgular, elbette ki bilimin bütün dallarını etkileyecek ve onlardan gelen verilerle desteklenecek, gücüne güç katacaktır.”

 

“Kuantum Fiziği, evrenin en temel yapı taşlarının var oluş ve davranışlarını mikro bir ölçekte açıklarken; Evrimsel Biyoloji, biyolojik canlıların oluşumundan yola çıkarak, evren içerisindeki bildiğimiz en karmaşık yapıları makro bir ölçekte açıklamayı hedefliyor ve bunu başarıyor. Arada kalan diğer bilim dalları da, mikrodan makroya olan bu açıklama sürecinin diğer seviyelerdeki basamaklarını oluşturuyor. Dolayısıyla, teizmin günümüzde tutunabileceği tek dal olan "Evren'in başlangıcı" sorunsalı, Kuantum Fiziği liderliğinde gelen verilerle anlaşılacaktır.”

 

Batuhan Ünal

“Teizme karşı en güçlü argüman, Kuantum Fiziği’nden gelecek. Çünkü Kuantum Fiziği ve bununla ilgili çoğu teori (örnek olarak öldükten sonra başka bir evrene bilincin transfer olma teorisi) teistlerin dedikleri çoğu şeyden daha mantıklı ve bir çoğuna cevap verir. En azından birazcık mantığı olan teistlerin bu tür teorileri kabul edeceklerini öngörüyorum.”

Mehmetcan Sarıkaya

“Yüksek ihtimal teizme karşı en güçlü argüman, sosyolojik ve post-yapısalcı/dilbilimsel bir şekilde olacaktır. Tanrı, inanç kavramlarını sosyal dinamikler çerçevesinde irdeleyip bunun ontolojik temellerine inilmesi, ilkel toplumların gerçeklik algısına olan tutumu, bu argümanın temellerini oluşturabilir.”

Teizme Karşı En Güçlü Argüman Nereden Gelecek?

ylmsw

“Bence bir kaç cevabı var bu sorunun:

Biyolojik anlamda zaten teizmin hiçbir öngörüsünün doğrulandığına dair bir bulguya ulaşılamadı. Ne DNA’mızda çamur ne de kadının kaburga kemiğinden geldiğine dair bir ibare yok. Fakat en başa dönelim: Astronomi evrenin 13,7 milyar yaşında olduğunu ve büyük patlama ile oluştuğunu söylüyor bunun için de son derece güçlü bulgular sunuyorsa, teizmin burada bir ayağı sakat kalıyor. Fizik, evrenin işleyişinin nedensellik ilkesi üzerine kurulu olduğunu açıkça kanıtlayabiliyorsa; dahası bir üstün zekanın varlığına gerek duymaksızın, Termodinamik Yasaları’nın evrenin işleyişi konusunda tek söz sahibi olduğunu söylüyorsa başka kanıta gerek olmasa gerek. Gezegen bilimi ya da jeoloji, yerkürenin geçirdiği evreleri güçlü kanıtlarla tek tek açıklayabiliyor ancak teizmin bu konuda tek bir açıklaması yok. Fakat bana göre en güçlü kanıt, dünya dışı bir medeniyetin varlığını tespit etmekte olabilirdi. Çünkü hiç Tanrı inancı taşımayacakları kesin gibi.”

Reyhan Alhas

“Görebilene, sorgulayabilene yeterince argüman mevcut aslında, ama bunu algılayabilecek insan sayısı az maalesef. Ama teizme en büyük darbe, politikadan gelecek. Siyasi liderler istediği sürece, teizm varlığını sürdürmeye devam edecektir. Bence dünyayı yöneten siyasi liderler bir gün egolarına yenik düşecek ve artık “Tanrı benim. Bana taparsanız sizi beslerim, korurum, yaşamanıza izin veririm” diyecek. O zamana kadar beklemek zorundayız. Şimdilik kalan sağlar bizimdir.”

Serkan Edir

“Teizme karşı argümanlar iki kola ayrılır. Birincisi, teizmin temel iddiaları olan ilk canlı mikroorganizmaların kendiliğinden (teistlerin kullandığı “kendiliğinden” ifadesi içi boşaltılmış bir kendiliğindenliktir. Zar atıp düşeş gelirmişçesine, ortam şartlarının zorlamasının göz ardı edildiği, tamamen şansa bağlı bir kendiliğindenlik!) ortaya çıkamaması, ilkel tek hücrelilerden karmaşık canlıların ortaya çıkmasının imkansızlığı(!) gibi konuların bilimsel açıklamalarla çökertilmiş olmasıdır. İkinci kol, teizmin Tanrı’dan geldiği iddia edilen ayetlerinin felsefi-mantıki-ahlaki yönden eleştirisidir. Kimisi bu ikinci yöntemde bilimin yeterince ön planda olmadığını düşünür ve teizmin birinci yöntemle toplumun zihninde önemsizleştirilebileceğini savunur. Halbuki ikinci yöntem de en az birinci yöntem kadar önemli, bilimsel ve başarılıdır. Ayet eleştirisi şeklinde özetlenebilecek ikinci yöntemi beğenmeyenlerin öne sürdüğü diğer konu, bu yöntemle insanın ateizme varamayacağı, pekala deizmde veya agnostisizmde kalabileceğidir. “Ayetlerin felsefi-mantıki-ahlaki yönden çökertilmesi Tanrı’nın yokluğunu ispatlamaz. Tanrı ayetler olmadan da var olabilir” cümlesi deistlerin en sevdiği cümlelerden biridir. Fakat ayetlerin hatalı veya gayri ahlaki olduğuna kanaat getirildiğinde neden deizme veya agnostisizme varılır? Ayetleri reddedip ayet göndermemiş bir tek Tanrı’nın varlığına inanmak, zorlama bir tek Tanrı inancıdır, daha da ötesi, kendi istediğimiz gibi bir tanrı yaratmaktır. Böyle yapınca, insan sayısı kadar Tanrı ortaya çıkar. Bu en basit tabirle “mızıkçılık” olarak adlandırılabilir. Oyunun kurallarını beğenmeyen çocuğun kendi istediği kuralları koyması misali, teist kitaplarda yazılanları beğenmeyen birinin kendi mantığına uygun kuralların Tanrı tarafından konduğunu düşünmesi ve “kendi üstün ahlaklı tanrısı”na inanması. Kabul edilmelidir ki, bunun objektif ve bilimsel düşünce metoduyla uzaktan yakından ilgisi yoktur. Eğer tek Tanrı inancının temelinde teist kitaplar yatıyorsa; teist kitapları reddetmek, insanı direkt olarak ateizme ulaştırmalıdır. Agnostisizme karşı da deizme yöneltilen ateist eleştirilerin benzeri yöneltilebilir. Tanrı’nın varlığının ispatlanamayacak olması, Tanrı’nın var olma ihtimalini geçerli kılmaz. Buradaki önemli nokta, tarafsızlığın her zaman bilimsellik anlamına gelmeyebilecek olmasıdır. Tanrı’nın varlığı-yokluğu konusunda tarafsız olmak, bilimsellik değildir. Hayali karakterin var olabileceğini düşünmek ne zamandan beri bilimsel oluyor? Bilimsellik cesaret ister, can yakan eleştirileri kabul edebilme gücü ister. Bilimle yolları kesişmeyen (bilimle yollarının neden kesişmiyor olması birinci yöntemin ve bu yazının kapsamı dışındadır) tek Tanrı kavramına “belki vardır” demek yerine, Tanrı’nın var olma ihtimalini sıfıra indirmek, tek Tanrı inancına karşı bir inatlaşma veya intikam alma isteği değil; bilimselliğin, bilime bağlı tarafsızlığın ve duygulardan arındırılmış saf mantığın bir sonucudur.”

Car Arbaz

“Bence biyolojiden geldi bile, ancak insanlar yine de direnmekte kararlı. İnsanlar alıştıkları ve güvence veren inanç tarzını terk etmek istemiyorlar, problem genel olarak "gerçekleri" kabul etme problemi. Bu arada, tarih bilimi de oldukça sağlam kanıtlar buldu, Sümer tabletlerinin 1930'larda tercüme edilmesiyle... Semavi dinlerin öncüllerinin olduğu ortaya çıktı. Yani evrildiklerinin…”

 

“Ağır din baskısı ile yönetilen tüm toplumlar, bir noktadan sonra baskının doyum noktasına ulaşıp patlayınca, diyalektik ile kendi kurtuluşlarını tartışırken, bilim ve teknoloji bu kurtuluş için oldukça yardımcı olacaktır diye düşünüyorum.”

 

Salih D.

“Ağır din baskısı ile yönetilen tüm toplumlar, bir noktadan sonra baskının doyum noktasına ulaşıp patlayınca, diyalektik ile kendi kurtuluşlarını tartışırken, bilim ve teknoloji bu kurtuluş için oldukça yardımcı olacaktır diye düşünüyorum.”

Teizme Karşı En Güçlü Argüman Nereden Gelecek?

Antimemetik

“Güçlü, en güçlü değil; teizme karşı sadece tek bir argüman gerekiyor ve o argüman da yüzyıllardır var. Argümanın alanı bilim felsefesi. Argümanın kendisi ise "Teizmin delili var mı?" sorusu. Bu aşamayı geçemeyen bir iddiaya biyoloji ile fizik ile karşılık vermek teizmi yüceltip bu bilim dallarını aşağılar.”

Mustafa Özkan

“Teizme karşı en güçlü argümanın fizik alanından geleceğini düşünüyorum çünkü her ne kadar algımız insan doğamızı en ön plana yerleştiriyor ve bu sebepten biyolojinin sunacağı argümanlar çok daha önemli olacakmış gibi görünüyor olsa da, bakış açımızı bütün bir evren düzeyine çevirdiğimizde fiziksel bulguların, yaratılış mitlerine daha büyük bir etki göstereceğini rahatlıkla görebiliriz. Aslında bu daha önce de gerçekleşmişti. Akla gelen ilk örnek, gök cisimlerinin hareketlerinin fizik yasalarınca basit bir şekilde açıklanması sonucu evrenin bildiğimiz haliyle var olabilmesi için, bir Tanrı ya da Tanrılar grubuna ihtiyaç olmadığı gerçeği anlaşılmıştı. Evrenin meydana gelişi hakkında Büyük Patlama Teorisi, teizme karşı en sağlam argüman olarak on yıllar önce literatürdeki yerini almıştı. İlerleyen yıllarda “Sicim Teorisi ve Çoklu Evrenler” gibi fikirlerin daha sağlam temellere oturması ile fiziğin argümanları daha da güçlenecektir. Bunun da ötesinde, yalnızca makro ölçekte değil, mikro ölçekte de, örneğin “İlksel Çorba” içerisinden biyomoleküllerin meydana gelmesini açıklayan “Abiyogenez Teorisi” için de Fizik bilimi, Kimya ve Biyoloji ile interdisipliner bir çalışma, yaratılış ve teizme karşı sağlam argümanları insanlığa katacaktır.”

Düşünen Adam

“Bence ateizme karşı en güçlü argüman teleolojik argüman. Önce bu argümanın sağlam bir şekilde yıkılması gerekir. Fakat teizmin tanrısı her şeyden öte sadece felsefe ile çürütülebilecek iddialara sahip. Kötülük problemi olsun, duaların kabul olmayışı, Tanrı kavramının iç çelişkisi (Tanrı kaldıramayacağı taş yaratabilir mi?) ve buna benzer felsefi sorular teistik bir Tanrı iddiasını çürütmek için yeterli.”